30 Ekim 2013 Çarşamba

Krup Hastalığı

Evet, nur topu gibi bir hastalıkla daha karşı karşıyayız. İlkbaharda bronşiolit, yazın el ayak ağız hastalığı
derken sonbahar-kış mevsiminin hastalığını geçirmemek olur mu, tabi ki olmaz.  Maalesef Krup hastalığı ile hiç de memnun olmayarak tanışmış bulunuyoruz:(

Krup mu, o da ne derseniz işte Krup hastalığı hikayemiz: 

Pazar günü saatlerin bir saat geri alınmasına ek olarak canım oğlum Toprak da kendi saatini bir saat geriye alarak 6:30'da ağlayarak uyandı. Yanına gidince hemen boynuma sarıldı ve bir süre daha ağlamaya devam etti. Ters bir şey olduğunu anladım ama herhalde kötü bir rüya görmüştür dedim. Biraz zaman geçtikten sonra kahvaltısını hazırladım. Kahvaltı etmek istemeyince şansımı bir de tarhana çorbası ile denemek istedim ama iki kaşıktan fazla içmedi. Biraz zaman geçtikten sonra erken de uyandığı için tekrar uykusu geldi ve güzelce uyudu. Saat 13.00'e doğru uyandığında yanakları al aldı, hemen ateşini ölçtük 38.5 çıktı. Ateşini düşürmeye çalıştık. Ateşi bir türlü düşmeyince ateş düşürücü verdik. Burnu çok hafif akmaya başlıyordu ve çok kesik kesik birkaç kez öksürdü. Soğuk algınlığı herhalde yarını bekleyelim dedik zaten pazar günüydü. Aksam üstü keyfi iyice kaçtı ve tekrar uyumak istedi. İkinci uykusuna yattı ve ne olduysa ondan sonra oldu zaten. Uyandığında suratı kıp kırmızıydı ve yavrum  tek kelime ile "yanıyordu".  Ateşini ölçtüğümüzde 40.2 olduğunu gördük ve hemen duşa soktuk. Ateş düşürücü verdik. Çok tuhaf bir şekilde öksürüyordu. Her zamankinden farklı şekilde nefes alıp veriyordu. Ağladığı zaman sesi çıkmıyordu. Hemen çocuk doktoru olan bir hastanenin aciline gittik. Yolda ateşi biraz düşmüş ve rahatlamıştı. Ben tabii panik içindeydim. Doktor muayene ederken Toprak yine tuhaf şekilde öksürüyordu ve doktor evde de köpek havlamasına benzer şekilde mi öksürüyordu diye sorunca şaşırdık. Çünkü aynen tarif ettiği gibi yavrumdan çıkan ses köpek havlaması gibiydi. Doktor muayene ettikten sonra tüm bulguların Krup hastalığını gösterdiğini ama idrar yolu enfeksiyonu riskini elemek için idrar tahlili yapacağını söyledi. Krup'un bir üst solunum yolu hastalığı olduğunu, virüsün bu hastalığa sebep olduğunu belirtti.

Krup nöbetine en iyi gelen şey soğuk havaymış. Evde tıkanan yavrum dışarı çıkıp hastaneye gelirken açılmış. Zaten idrar yapması için hastanenin acilinde beklerken ateşinin de düşmesinin etkisi ile Toprak oradan oraya koşmaya başladı. Aklınızda olsun çocuğu sakin tutmak, yormamak gerekiyormuş sonra öğrendik biz de. Tahlilin çıkmasının ardından tekrar doktorun yanına gittik. İdrar tahlili doktorun tahmin ettiği gibi temiz çıktı. Bu aşamada ateşini kontrol altında tutmamız, eğer tekrar öksürüp tıkanırsa soğuk hava almasını sağlamamız ve dik pozisyonda tutmamız, burnunun açık olmasını sağlamamız ve odasının ısını 16-20 derece arasında tutmamız gerektiğini öğrendik. Krup nöbetinde soğuk buhar tedavisi  uygulanırmış. Biz hastaneye gittiğimizde durumu iyi olduğu için soğuk buhar tedavisine ve daha ağır durumlarda kullanılan kortizonlu ilaca gerek olmadı. Evdeysek derin dondurucunun kapağını açarak çocuğun soğuk hava solumasını sağlamak iyi gelirmiş. Krup virüsün neden olduğu bihastalıkmış. Virüs bazı çocuklarda  Krup'a neden olurken bazılarında olmuyormuş. Üst solunum yollarında oluşan ödem nedeniyle akciğerlere yeteri kadar hava ulaşamıyormuş krup hastalığında. Çocuk yatar pozisyondayken boğazındaki  ödem artacağı için uyurken başının yüksekte olmasını önerdi doktorumuz. Uyandıktan bir süre sonra bu ödemin geçeceğini belirtti. Ateşli olduğu için ince bir body ve ateş daha da yükselirse sadece bez ile kalmasını söyledi. Sabahtan beri hiçbir şey yemediğini söyleyince hastayken sadece şu içmesinin bile yeterli olacağını, iyileşen kadar su ve kraker ile beslenmesinin normal olduğunu söyledi.

Hastaneden eve geldikten sonra Toprak enerjisini kaybetti. Ateşi tekrar çıkmaya başladı, sütünü bile içmeden kucağımda oturur pozisyonda uyudu. Krup hastalığında gözlem önemli olduğu için ben de onunla yattım. Gece saat 04.00'e kadar ateş düşürücü ilaca rağmen ateşi 39'un altına düşmedi. Odasının camını açık tuttuk, kalorifer peteğini kapattık. Gece sık sık öksürerek uyandı ve bu durumlarda hemen dik pozisyona getirdim. Ama en kötüsü çok kısa bir öksürüğün hemen ardından kucağıma almama rağmen fena tıkanması ve kusması oldu. Ben  panikle eşime seslenmeye ve oğlumu dik tutmaya çalışıyordum. Toprak bunların ardından ağlamaya çalıştı ama ağlamaya bile gücü yoktu, kendini bırakıverdi yavrum. Aslında bu durumda anne ve babanın sakin olması çok önemliymiş. Ebeveyni panik olan çocuk da paniğe kapılarak nefes almakta daha çok zorlanıyormuş. Ben bunu başaramadım açıkcası, allahtan eşim çok soğukkanlıydı. En son bu öksürüğün ardından bir kaç saat uyuyabildi. Ben en ufak bir hareketinde ne oldu acaba diye sabahı sabah ettim. Hastalığın en zor olan kısmını böylece atlatmış olduk. Krupta ilk gün en zor  ve yoğun geçermiş. Ertesi gün yine çok fazla hırıltısı vardı ve sesi hala çıkmıyordu. Onu hiç yormadan, yemek yemesi için zorlamadan sıvı almasını sağlayarak, yine öksürükle günü geçirdik. Ateşi 38 derecelerdeydi. O gece de yine yemeği ve sütü reddetti. Çok bol su içti ve biraz çubuk kraker yedi. Normalde aman onu yemesin o hazır, şu paketli, bu şekerli diyen ben ne yerse yesin moduna geçtim. Gece bir öncekine göre çok rahat geçti. Ben yine başında nöbetteydim tabii.

Dün sabah uyandığında ise burnu iyice akmaya başlamıştı ve artık normal ama daha sık öksürüyordu. Ben hemen kendi doktoruma koştum. Acaba ateşi düşsün, soğuk hava alsın derken çocuğu üşüttük mü diye endişeye kapıldım. Neyse ki ciğerlerinde vs. bir sorun yok, bu durum krubun ikinci aşamasıymış. Boğazındaki balgamı sökmek için bir şurup ve burnu için yapma bir damla kullanıyoruz o kadar. Bir hafta sonra tekrar kontrole gideceğiz ama her geçen gün yavrum daha iyi oluyor. Yavaş yavaş iştahı açılmaya da başladı. Krup hastalağının tekrarlayıp tekrarlamayacağını gözlemleyeceğiz. Eğer tekrarlarsa artık daha bilinçliyim ama bu durumda krup'un altında alerjik sebepleri arayacağız. İnşallah tekrarlamaz.

Krup ile ilgili bu yazıya da göz atabilirsiniz.

Çocuklarımıza sağlık diliyorum....


25 Ekim 2013 Cuma

Hamilelik Günlüğü : 17 - 20. Haftalar




Hamilelik günlüğüm kaldığı yerden devam ediyor... Hamileliğimin 17 -20.  haftaları oldukça hareketli geçti. Aslında 16. haftada gitmem gereken doktor kontrolüne tatilde olduğum için 17. haftada gittim. Bu kontrol hepimizin merakla beklediği bebeğimin cinsiyetine açıklık getirecekti. Daha önce bu yazımda da bahsettiğim gibi bir kızım olacağını 17. haftada öğrendim. Oğlumuzun ardından bir de kızımız olacağı için sevindik:)

Yaşasın İlk Hareketler
16. haftanın sonlarına doğru minik kelebeğimi ilk kez hissettim:) Bir akşam eşimle sohbet ederken aniden içimden biri bana dokundu. Sadece bir kez olduğu için ilk başlarda emin olamadım ama gün geçtikçe bebeğimin hareketleri çok net hissetmeye başladım. Toprak'a göre oldukça farklıydı kızımın ilk hareketleri. Oğlumun ilk hareketlerini hissettiğimde defalarca vurmuştu bana hani "içimde mısır patlıyormuş gibi oldu" diyorlar ya aynen öyleydi:) İkinci gebeliklerde bebeğin hareketleri ilkine göre daha önce hissediliyormuş. Ben ikisini de yaklaşık aynı zamanda hissetmeye başladım. Bebeğin hareketlerini hissedebilmek harika bir duygu. Hatta şuanda bile hareket ediyor, anlıyor tabii onu düşündüğümü:) Onunla konuşunca bana tepki vermesi anne ile bebek arasındaki inanılmaz bir bağın en güzel örneği değil mi? Evde bir çocuk olunca malum ses seviyesi de yüksek oluyor, bir de bu bebiş 2 yaşına yaklaşıyorsa inatlaşmanın, ağlamaların, gülücüklerin, çığlıkların ortasındasınız demektir! Yavrum da bu seslere kayıtsız kalmıyor tabii, başlıyor vurmaya. İkinci çocuklar gürültüye alışık oluyorlar diyorlar. Bakalım bizde neler olacak?

Bendeki değişiklikler:
Önceki haftalara göre karnım biraz daha büyüdü. İlk aylarda verdiğim 3 kiloyu geri aldım. Hala hamile kaldığım kilodayım yani. Ne zaman kilo alacağım diye merak etmeye başladım ama iş-çocuk-ev derken bu koşturmaca içinde neden kilo alamadığımı anlayabiliyorum. İştahım açık olmasına rağmen aşırı yemek yemiyorum. Sadece yemeklerden sonra canım tatlı istiyor ve buna hayır demiyorum:) İkinci trimestere başlamamla kendimi çok daha iyi hissetmeye başladığımı söylemiştim. Bu durum hala devam ediyor, sonuna kadar da etsin lütfen! İlk başlarda yaşadığım zorlukları atlattıktan sonra artık hamileliğin keyfini sürdüğümü söyleyebilirim. Ama ikinci hamileliklerde ilkindeki kadar keyif sürmenin imkanı yok doğrusu.

20. Hafta doktor kontrolü ve Yolun Yarısı:
20. Haftaya geldiğimizde Sarper ve Toprak ile birlikte kontrol için doktor yollarındaydık. Ben yine acaba her şey yolunda mı diye bir gün öncesinden stres olmaya ve bebeği göreceğimiz için heyecanlanmaya başladım. Hamileliğin ilk haftalarında ultrason ekranına baktığımda bebeğimin tüm vücudunu rahatlıkla görürken bu kez kafasını, kollarını, bacaklarını ayrı ayrı gördüm. Çünkü uzamış ve kilo almıştı. Bir kutu cola ağırlığına ulaşmış yavrum:) Çok şükür yolun ilk yarısına sağlıkla ulaştık. Darısı bundan sonraki haftalarımızın başına :)

                                       Hamilelik Günlüğü Yazılarım


24 Ekim 2013 Perşembe

Doğada Geçen Bir Bayram...


Toprak bayramda rahmetli anneannemin topraklarındaydı. Mis gibi havası, yem yeşil ormanları, insanı mayıştıran dere sesinin eşliğinde güzel bir kaç gün geçirdik. İstanbul'un kalabalığının ardından burası bizim için bir cennet adeta.




Oğlum Esmahanım'a varır varmaz nereye koşturacağını bilemedi. Burası neden yem yeşil dercesine etrafına şaşkın şaşkın bakındı. Tavukları, inekleri inceledi, hemen bir köpek bulup onunla oynadı. Otlarla uğraştı, dalından salatalık koparıp yedi. Tam anlamıyla doğaya kavuştu yavrum:)



Dere yolunda yaptığımız yürüyüşte her yer taş olduğu için yürümekte biraz zorlandı. Böyle durumlarda tabii ki çare babanın omuzu:) Yolda bulduğu kendinen bir hayli uzun dallarla oynamayı da ihmal etmedi. Bu aralar kimden ne gördüyse taklit etmekten büyük keyif aldığı için sopayla yürümeye çalıştı.



Temiz havanın etkisi ile öğlen uykusuna kendini öyle bir kaptırdı ki neredeyse bir öğleden sonrayı uyuyarak geçirdi. Topladığımız kestanelerin tadını çok sevdi zeytin gözlüm. Bulduğu ilk fırsatta temizlikten de hiç kaçınmadı:)


Traktöre tek kelime ile bayıldı. Motosiklet, araba derken bir de orada traktör sevdasına kapıldı. Traktöre binmek için bahçeden kaçmaya çalıştı sürekli.


Minik kelebeğim de bu güzel bayramda karnımda bize eşlik etti. İnşallah önümüzdeki sene Toprak'ı kardeşi ile buralarda oynarken göreceğiz:)



Umarım herkesin bayramı huzur dolu geçmiştir.



20 Ekim 2013 Pazar

Kız Anneleri ve Erkek Anneleri Huggies ile Buluştu



Geçtiğimiz günlerde Huggies kız ve erkek bebek annelerini bir araya getirdi. Partykids'de düzenlenen etkinlik hem çocuklar hem de anneler için keyifli geçti. 

Türkiye'de ilk kez erkekler ve kızlar için ayrı bebek bezini sunan Huggies, kızlar ve erkekler arasındaki duygusal ve fiziksel farklardan yola çıkarak "Onlar bu kadar farklıyken neden bezleri aynı olsun" düşüncesi ile bir ilke imza atmış. Ben de şimdilik sadece erkek yakında inşallah bir kız annesi olarak kız ve erkek çocukları arasındaki fiziksel ve de psikolojik farkları daha iyi anlayacağım heralde:) 


Kız ve erkek bebek bezlerinin en önemli farkı kızlar için emici bölgenin ortada, erkekler için önde olması. Huggies'i zaten Toprak için tercih ediyordum ama erkeklere özel bebek bezini henüz denememiştim. Erkeklere özel bebek bezini geçen hafta kullanmaya başladım hatta bitirdik diyebilirim. Bezden hem memnun kaldım hem de kız ve erkek bebek bezlerinin desenlerini eğlenceli buldum. Özellikle bez değiştirmenin artık benim için daha zor olduğu bu günlerde bezin üzerindeki Mickey Mouse desenlerini göstererek oğlumu biraz oyaladım. Esnek bel ve yan bantları da bana göre bezin kullanımını kolaylaştırıyor.

Etkinliğe dönecek olursam,Huggies'den Burcu Kolancanlı'nın sunumunda bizlerle paylaştığı Türkiye'deki bebek, doğum ve bebek bezi rakamlarına da göz atmak isterseniz:

  • Türkiye'deki bebek nüfusu 3.6 milyon.
  • Her gün 3500 bebek dünyaya geliyor. 
  • Türk bebekleri yaklaşık 2,5- 3 yaşına kadar bez kullanıyor.
  • Türkiye ortalamasında günde 3 bebek bezi değiştiriliyor. Ben dahil bir çok anne biz öğlene kadar bu sayıyı buluyoruz diyecektir:)



Çocuklar için cupcake süsleme aktivitesi ile son bulan etkinlik için Huggies'e teşekkürler.


12 Ekim 2013 Cumartesi

İlk Yıllarda Çocuk Beslenmesi Eğitimi Notlarım 2. Bölüm

Daha önce "İlk Yıllarda Çocuk Beslenmesi Eğitimi" ile ilgili notlarımın ilk bölümünü paylaşmıştım. Şimdi sıra Prof. Dr. Benal Büyükgebiz'den edindiğimiz diğer değerli bilgilerde:

Beslenme:

Anne sütü/mama ile başlayan, istemli olarak ağız yoluyla besin alımı ve çiğneme,yutma eylemine kadar süregelen bir beceri kazanma sürecidir. Beslenmenin başlangıcı reflekstir. Bir bebeğin ağzına parmağınızı götürseniz emmeye başlayacaktır. Beslenme sürecini etkileyen en önemli faktör bebek ve onu besleyen kişi arasındaki ETKİLEŞİM'dir.

"Çocuğunuz 100 gr eksik yesin ama psikolojik travma yaşamasın!"

Beslenmede yaşananlar sorunlar ileride farklı alanlarda ortaya çıkıyor. Beslenme "eziyet" olmamalı. Çocuklarımızı beslerken bunun psikolojik etkilerini de unutmamalıyız. Organizmayı biraz serbest bıraksak acıkınca zaten bizden yemek isteyecektir. ACIKMALARINA FIRSAT VERMELİYİZ.

Özellikle çocuğuna bakmak için işini bırakan anneler "Ben işimi bıraktım ama o yemiyor" diyorlar. Anne bu duyguyla çocuğuna baskı yapıyor. Anneler şunu unutmamalı: Çocuğu ile inatlaşan her anne kaybetmeye mahkumdur! Anne önce kısa, sonra uzun vadede kaybeder.

Ana- babalık davranışları iştahsızlığı nasıl etkiliyor?

Aşırı baskıcı ve çok serbest olan ebeveynlerin çocuklarında "iştahsızlık" görülür. Empati yapan ebeveynlerin çocuklarında ise iştahsızlık daha az görülüyor.

Beslenme bir refleks ile başlıyor. Yeni doğan bebeğin memeyi bulmak ve emmek için refleksi var. Ancak memeyi tutma refleksi yoktur. Bebeğe memeyi tutmasını öğretmek lazım. Bebek memeyi tutmada sorun yaşarsa, rahat ememezse, yani o andaki  ihtiyacı karşılanmaz ise hayal kırıklığı yaşar. Yaşanan bu sorun, anne memesi ile yaşadığı hayal kırıklığı ciddi yeme problemlerine neden olur, onun yemesini etkiler. İştahsızlığın altında anne memesini tutmada yaşanan sorun çok görülür. Bebeğin ihtiyacı olduğu anda ona memeyi vermemiz gerekir.

4-6 Aylık Bebek:
  • Çok az destekle veya desteksiz oturabilir.
  • Kaşıkla beslenmek için ağzını açabilir.
  • Bardak yardımı ile içebilir.
  • Biberonla kendini besleyebilir.
  • Dişleri çıkmak üzeredir.  
4 -6 aylıkken bunları yapabilen bir bebek sizinle masadayken yemeklere uzanıyorsa, yemek yemek istiyorsa ek gıdaya başlamak için hazırdır.

6-8 Aylık Bebek: 
  • Katı yiyecekleri çiğnemeye başlar.
  • Yemek yedirirken etrafındaki cisimler ile ilgilenir.
  • Yemek bittiğinde, yemek istemediğinde başını çevirir. Bu durumda sessizce bir şey söylemeden (yemediğini onaylamadan) yemeği uzaklaştırıp, onu sevip öpebilirsiniz.Sevgi ve yemeyi birbirinden ayrın!
9. Ayın sonunda: 

  • Kaşık tutmaya çalışır.
  • İnce uzun besinleri ağzına götürmeye başlar.
  • Isırmayı,çiğnemeyi, yutmayı bu dönemde öğrenmeli. (Yemekleri blendardan geçirmemeliyiz)
12. Ayın sonunda:
  • Yemeği istemediğinde başını sallar. Beslenmeyi sürdürmemeliyiz istemiyorsa. 
6-36 aylık bebekler bireyselleşme döneminde mücadele verirler. "Sadece kendi istediklerini yerler" Evet bu doğru ancak biz de istediğimiz besinleri sevdiği bir yemeğin içine koyup, gizleyerek verebiliriz. Çocuklar genelde kuru besinleri severler. Bizse sebzeleri genelde ıslak veriyoruz. Fırında pişirilen MÜCVER sebze yedirmek için uygun bir yemektir. Bu şekilde sebze tüketimini arttırabiliriz.

Çocukların Davranış Modelleri:

1) Katı Gıdaya Geçemeyenler: Çok fazla süt tüketiyorlar. Çocuklara günde 500ml' den fazla süt vermemek gerekir. Çocuklarınıza yeter ki yesin diye hiçbir şey yapmayın. Bir gün bu metodlar geçersiz olacak. Bekleyin ACIKSIN! Bir sonraki öğüne kadar hiçbir şey vermeyin, eğer yemek isterse güzelce reddedin. Bir sonraki öğün için itici kuvvet olsun.

2) İştahsızlar: Az besin alırlar, yemek akıllarına gelmez. Neşeleri yerindedir.

3) Yaşına Uygun Yemeyi Yemeyenler: Blenderdan geçirilen yemekleri yiyen çocuklar bu gruptadır. Bunları biz yapıyoruz. Bu çocuklar öğürüyorlar, kusuyorlar. Onlara pütürlü besinleri yutmayı öğretmeliyiz. Siz kaşığı uzattığınızda kaşığı reddederler ama kaşığı ona verirseniz yiyorlar. Bu çocuklar tamamen kendileri beslenmeli. Bu şekilde pütürlü besinlere alışırlar ancak bu dönemde kilo kaybedebilirler. Kilo kaybetsinler ama bunu öğrensinler.

4) Aşırı Seçiciler: Yoğurdun markası değişsin yemezler. Sosyal ortamda beslenmeleri en zor olan gruptur. Üstelik neden aşırı seçici olduklarını bilmiyoruz. Yemek yerler ama sadece istediklerini yerler. Anneye babaya söz geçirebildiklerinin farkındadırlar. Eğer bir çocuk belli bir grup besin yemiyorsa metobolik bir hastalık olabilir. (Bir besinin kendine dokunduğunu fark eden çocuk o besini yemek istemez) Bu durumda hekime danışılmalıdır.

5) Masa Adabı Geliştiremeyenler: Çok aktif çocuklar bu gruptadır. Anneler çocuğun arkasından koşarak yemek yedirirler. Softa ve öğün düzenleri oluşmaz. Ancak bir çocuk sadece masada yemek yemelidir, aynı şekilde biz de masada yemeliyiz. 

Prof. Dr. Benal Büyükgebiz bizlere bunları anlattıktan sonra soru cevap kısmına geçildi. Anneler hocayı bulmuşken sorular havada uçuştu:) Bu soruların cevaplarından da kısa kısa notlar:
  • Çocuklara oyun oynatarak yemek yedirmeyin. Eğer bir şey ile ilgileniyorsa ilgilendiği şeyi mutlaka masaya getirin. En iyi yöntem konuşarak yedirmektir.
  • 1 yaşına kadar TUZ ve ŞEKER'den uzak durun! Şeker ani yükselik, ani düşer. Pekmezi tercih edin. 1 yaşından sonra ise evde yaptığımız kekten yiyebilirler. Çok tercih etmemeliyiz ama YASAK değildir. 1 dilim kek dünyanın sonu değildir. Doğal şeker, rafine edilmemiş şeker sağlıklıdır.( Kahverengi şekere rengini veren pekmezmiş. Beyaz şekere pekmez koyarak kahverengi şeker yapılıyormuş.)
  • Bol tahıllı ekmek ve makarna sağlıklıdır.
  • Keçi sütünün inek sütünden bir üstünlüğü yoktur.
  • Yoğurdu inek sütü veya mama ile yapabiliriz. Ama mama ile yapılan yoğurt tutmuyor:) Bu yüzden inek sütünü tercih edebiliriz.
  • Demir ve çinko dışında çocuklara kesinlikle şu ayda şu damla verilecek diye bir şey yok. Eğer çocuğunuz haftada iki gün balık yüyorsa Balık Yağı vermenize gerek yoktur. Omega 3 sadece balıkta değil yeşil yapraklı sebzelerde de vardır.
  • Bir çocuk haftada en az 3 kez kaka yapmalıdır. Bu sayının altında kaka yapıyorsa kabızdır. 
  • Çocuklarımıza verdiğimiz yemeklerin miktarını değil, besleyici değerini arttırın.
 Bu güzel eğitim ve faydalı bilgiler için anneysen'e tekrar teşekkürler:)




8 Ekim 2013 Salı

Hamilelik Günlüğü: 13 - 16. Haftalar



Elveda mide bulantıları, sizi hiç özlemeyeceğim!
Merhaba enerji dolu günler, sizi sabırsızlıkla bekliyordum :)

13. haftaya başlamamla tam olarak yaşadığım bu oldu. Mide bulantılarım bir anda kesildi, yaşam enerjime tekrar kavuştum. Geçmez dediğim günler geçmiş oldu böylece. Tekrar yemek yemek, kendini enerjik hissetmek, bir kaç saat daha fazla uyanık kalabilmek ne güzelmiş:) Hamileliğin 2. trimesteri en güzel dönem diye boşuna demiyorlar. İnşallah sonuna kadar bu kez de böyle gider diye dua ediyorum.

Gelelim gebeliğimin 13 ve 16. haftaları arasında yaşadığım değişikliklere. Bir kere bebeğim epey büyüdü, bebeğimle birlikte göbeğim de:) Ama göbeğimin ilk baştaki büyüme hızı yavaşladı. İştahım açıldı, hatta sık sık acıkmaya başladım. Acıktığım zamanlarda meyve, kuru yemiş, bazen tost ve çubuk kraker yiyorum. Beslenmeme dikkat ediyorum ama ilk hamileliğimden daha esnek davranıyorum.

Hamileliğimin bu haftaları daha önceki haftalara göre oldukça rahat ve mutlu geçti. Sanırım bir çok kişi bu dönemde rahatlıyor. Bir de 16. haftada gittiğimiz bu tatil bana çok iyi geldi. Doktorum mide bulantımın çok yoğun olduğu dönemde tatile çıkmamız konusunda bize bir çok kez tavsiyede bulundu. Buradan tüm hamile eşlerine çağrı yapıyorum, eşinizin rahatlaması için tatil şart:) Ben bu hamileliğimde 16. haftaya kadar 3 kez tatil yapmış oldum ve tatildeyken gerçekten kendimi çok daha iyi hissettim. Gerçi tatildeyken hep daha iyi olunuyor ama neyse...

Çalıştığım için oğlum Toprak ile hafta içleri sınırlı vakit geçirebiliyorum. Birlikte geçirdiğimiz zamanları da en iyi şekilde değerlendirmeye çalışıyorum.Yaşam enerjime tekrar kavuşmamla birlikte Toprak ile tekrar kudurmaya, yerlerde oynamaya, onu hoplatıp zıplatmaya başladım. Oğlumla oyun oynarken çoğu kez hamile olduğumu unutuyorum. Sonra hatırlayınca hareketlerime biraz daha dikkat ediyorum. 19 aylık bebeği olan hamile bir anne olarak doktora ilk sorduğum şeylerden biri  12kg'lik oğlumu taşımamda bir sorun olup olmadığıydı. Bunun benim için bir zararı olmadığını öğrenince çok rahatladım, Toprağımı zevkle taşımaya devam!

Bebeğimle sık sık konuşmaya başladım, ona yaptıklarımı, onu heyecanla beklediğimi anlatıyorum. Özellikle bebeğimin 16 haftalık olmasıyla artık beni duyduğunu da biliyorum. Toprak'la da devamlı konuşur, ona şarkılar söylerdim. Bir de ona hamileyken dinlediğim bir cd vardı. Geçtiğimiz haftalarda cd'yi tekrar çıkarıp dinlemeye başladım. Hamileler için hazırlanmış bu cd beni çok rahatlıyor. Başka bir yazımda bu cd'den detaylı olarak bahsedeceğim.

Hamilelik günlüğümde biraz geriden gidiyorum ama her hafta yazmaya fırsatım olmuyor. Bakalım içinde bulunduğum haftayı ne zaman yakalayacağım:)

                                         Hamilelik Günlüğü Yazılarım



6 Ekim 2013 Pazar

İlk Yıllarda Çocuk Beslenmesi Eğitimi Notlarım 1. Bölüm



Anneysen.com' un SMA'nın katkılarıyla düzenlediği "İlk Yılların Hikayesi" kampanyasını daha önce duymuştum. 6 Ekim Pazar günü bu kampanya çerçevesinde organize edilen İlk Yıllarda Çocuk Beslenmesi Eğitimi'ne katıldım. Eğitim öncesi Aylin Hanım'ın herkesi tek tek güler yüzle karşılamasının ardından Çocuk Gastroenteroloji ve Beslenme Uzmanı Prof. Dr. Benal Büyükgebiz' i büyük bir dikkatle dinlemeye başladık. Eğitimde kendi adıma çok faydalı bilgiler edindim. Nerelerde hata yaptığımızı gördüm. Bu güzel ve faydalı eğitim için anneysen'e teşekkür ederim:)

Eğitim süresince Prof. Dr. Benal Büyükgebiz'in anlattıklarını not almaya çalıştım. Notlarım biraz uzun oldu ama eğitime katılamayan anneler için paylaşmak istedim.  Notlarımın ilk bölümünü aşağıda paylaşıyorum. Umarım faydalı olur:)



İlk Yıllarda Çocuk Beslenmesi Eğitimi 1. Bölüm Notlarım:

Çocuklarda beslenmenin esas amacı büyümenin en uygun koşullarda devamlılığını sağlamaktır. Yeterli ve dengeli beslenmeyen çocuk büyüyemez. Ancak ne yaparsak yapalım çocuktaki genetik potansiyelin üstüne çıkamayız.

Bizler bazı besinlerden eksik beslenirsek örneğin demir veya kalsiyumdan eksik beslenirsek bizde bunların eksikliği hemen ortaya çıkmaz. Çünkü bizim depolarımız var ve depolarımızdan faydalanırız. Ancak çocuklar belli bir besinden eksik beslenirse bu besinin eksikliği hemen ortaya çıkar ve eksikliğin neden olduğu tablo ağır ilerler. Çünkü çocukların depoları henüz dolmamıştır. Onları yeterli ve dengeli besleyerek depolarını doldurmalıyız.

Büyüme anne karnında baslar ve 18 yaşına kadar devam eder. Büyüme hızı gittikçe azalır ve giderek durağanlaşır. Ergenlik çağında ise (6 ile 10 yas arasında) büyüme hızlanır. Büyümenin hızlandığı tek dönem ergenliktir! Büyüme durunca erişgin olunur. Büyümenin izlenmesi gerekir.

Büyüme ve Gelişme:

Büyüme ve gelişme birbirinden farklıdır. Büyüme vücut kütlesinin artışıdır. Ölçülebilirdir. Gelişme ise çocuğun ayına/yaşına uygun biyolojik fonksiyonları yerine getirip getirememesidir. Diş çıkarmak, oturmak, emeklemek, yürümek birer gelişim göstergesidir. Bir çocuk ayına /yaşına uygun olarak bu gelişmeleri sergilemiyorsa o çocukta gelişme geriliği olabilir. Çok iyi büyümüş bir çocukta da gelişme geriliği görülebilir. Büyüme ve beslenme arasında çok ciddi bir ilişki vardır.

Hayatın ilk 3, hatta 5 yılı içinde büyümenin en önemli faktörü BESLENME'dir. 5 yaşından sonra hormonlar devreye girer ve ergenlikte hormon fırtınası yaşanır. Bir bebeğin ilk 1000 günü bu yüzden çok önemlidir. Erken dönemde sağlıklı beslenmek çok önemlidir! Bir çocuk ilk 6 ay sadece anne sütü, ikinci 6 ay ek gıdalar ile beslenmelidir. 6-12 ay arasında çocuğun beslenme becerisi kazanması gerekir. İlk 1 yıl çocuğu sadece anne sütü ile beslerseniz  o çocuk büyüse bile çok önemli olan beslenme becerisini kazanamaz. 1 yaşında ek gıdaya başlamak geç olacaktır. Çocuk özellikle gündüz çeşitli ek gıdalar ile tanışmalı, giderek artan sertlikteki besinleri çiğnemesini öğrenmelidir. 6-7. aylarda pütürlü gıdaları öğürmeden yiyebilmeli, ardından çiğnemeyi öğrenmelidir. İştahsızlığın en önemli nedeni ısırma, çiğneme, yutmayı bilmemektir. 1 yaşından sonra bunları öğrenmesi çok zordur. Çocuğa 1 yaşında hala sıvı, blenderdan geçirilen yemekleri vermemeliyiz. Blender bir eve girmemelidir!

Büyüme üzerinde genetik ve çevresel faktörlerin etkisi vardır. Çevresel faktörler:

1) Beslenme
2) Ateşti hastalıklar
3) Kronik hastalıklar
4) Emilim bozukluğu
5) Hormonlar

İlk 1 yıl içinde büyümenin izlenmesi gerekir. Bunun, mümkünse aynı hekim veya aynı sağlık kurumu tarafından kontrol edilmesi önemlidir. Bir doktor bebeğin geçmişini bilmiyorsa hata yapabilir. Büyüme ilk 1 yıl içinde aşı aylarında izlenir. 1 yaşına kadar her ay, 2 yaşından sonra 2 ayda bir izlenmesi önerilir.

Ek besinlere 4. aydan önce kesinlikle başlanmamalıdır. Dünyada bu konu ile ilgili bir çok test yapılmıştır ve kesin bilgiler vardır. 4. aydan önce ek besin ile tanışan bebeklerde alerjik reaksiyonlar çok fazla görülür.Eğer anne sütü yoksa formül mama vermeliyiz, 4 aydan önce ek gıdaya başlamamalıyız.

Bir bebek çok kilolu ise onu zayıflatmayız, kilo alım hızını azaltmalıyız. 3 kg doğan bir bebek 5- 6. ayda doğum kilosunun iki katına ulaşır. İkinci altıncı ayda ise çocuğun büyüme hızı düştüğü için kilosunda iki kat artış beklenmez, 3 kg doğan bir bebek 1 yaşında ortalama 9, 9.5 kg olur. Yeni doğan bir bebek ilk yılda ortalama 24-25 cm uzar.

Büyüme hızının düşmesi iştahın azalması demektir. Büyüme hızı artarsa iştah artar. Ergenlikteki çocuklar bu yüzden çok fazla yemek yer. 6. aydan sonra büyüme hızı düşüp, çocuklarınızın iştahı azalınca üzülmemeliyiz, telaş yapmamalıyız! Çocuğu daha fazla yemesi için zorlamamalıyız. Çünkü baskı yapılınca anne bebek arasında davranış sorunları ortaya çıkar.

Düşük ağırlıklı, prematüre doğan bebekler normal kiloda ve miadında doğan çocuklara göre 8-10 kat daha fazla büyüme potansiyeline sahiptir. Anne karnında büyüyemedikleri için bu onlara verilen bir fırsattır. Bu çocuklar ilk 3-6 ayda çok kilo alarak akranlarının büyümesini yakalar, aradaki farkı kapatırlar. Bebek bunu yapamamışsa, ortalamadan geri kalmış ise hekime danışılmalıdır.

Anne sütü alan bir bebek günde 6-10 kez kaka yapabilir. Dışkının rengi, miktarı normal ise sorun yoktur. Ancak bu kadar kaka yapıp büyümüyor ise hekime sormanız gerekir. Böyle bir çocukta emilim bozukluğu olabillir. 6. aydan sonra da dışkı sizi daima uyarmalıdır.




İştahsızlık Nedir?

Çocuğun ağız yoluyla beslenmede yaşadığı isteksizlik iştahsızlıktır. Bir çocuk her gruptan besini az yada çok tüketiyorsa ve büyüme yeterli ise sorun yoktur. Çocuğunuzu 2-3 gün içinde gözlemleyin. Bu sürede Et-süt-meyve-tahıl-yumurta yiyor ve büyüyorsa burada bir sorun yoktur. Çocuğunuz sebze yemiyor ama meyve yiyorsa endişe etmeyin. Sebze ve meyve aynı besin grubundandır. Çocuğun bir kaç meyve yemesi de yeterlidir. "Çocuğum yumurta yemiyor" diyen anneler var. Çocuk yumurtayı illa ki haşlama şeklinde yemez. Yumurta ile krep, omlet, yumurtalı ekmek yapabilirsiniz. Bunları da yemiyorsa yemediği besinleri gizleyerek vermeliyiz. Yumurtayı bir çorbaya terbiye olarak koyabiliriz. Çocuğun yemekleri tercih etme hakkı vardır.

Ateşli hastalık= İştahsızlık. Eğer bir anne çocuğum çok iyi yiyordu ama son 1 aydır yemiyor diyorsa hastalık araştırılmalıdır. Hastalıklarda iştahsızlık çok önemlidir, büyüme yetersizliğine neden olur.

Not: Eğitiminin  notlarımın 2. bölümünde ise Besleme ve Beslenme sorunları, ek gıdaya geçiş ile ilgili bilgiler yer alacak.

Benim  anne sütü ve ek gıdaya geçiş yazılarıma da göz atabilirsiniz:)



4 Ekim 2013 Cuma

1 Yaş Kurabiyesi



Toprak 2 yaşına gelmeden 1 yaş kurabiyesini yazsam iyi olacak :) Çocuklarımızın doğum günü kutlamalarına çok önem veriyoruz. İlk gülücüğü, ilk sesleri, ilk dişi, ilk adımları derken ilk doğum günü gelip çatıyor. 1 yaşın öne çıktığı doğum günü kutlamalarında her yerde 1 sayısı, 1 ile ilgili yazılar olur da 1 Yaş Kurabiyesi olmaz mı? Tabii ki olur:)

Bunlar Toprak'ın Mickey Mouse Temalı 1 yaş doğum günü partisi için hazırladığım 1 şeklindeki kurabiyeler. 1 yaş kurabiyelerini doğum gününü konseptine göre hazırladım. 1 yaş kurabiyesi yapmak için ihtiyacınız olan 1 şeklinde kurabiye kalıbı, kurabiye hamuru, renk renk şeker hamuru, emek ve sabır.



Kurabiye hamurunu hazırlayıp, hamuru kalıp ile şekillendirip pişirdikten sonra dilediğiniz gibi süsleyebilirsiniz. Kurabiye kalıbı ile şeker hamurlarına şekil verip, soğumuş kurabiyelerinizin üstüne ballı su yardımı ile kolayca yapıştırabilirsiniz. Süslemesi ise tamamen size kalmış, isterseniz bebeğinizin ismini harf şablonu ile yazabilir, isterseniz çiçekler kondurabilir, isterseniz papyon takabilirsiniz. Ben  1 şeklindeki kurabiyeleri puantiye motifi ile süslemeyi tercih ettim. Böylece doğum günü teması ile çok uyumlu oldular.



Kurabiyelerinizi hazırladıktan sonra paketleyerek sunuma hazır hale getirebilirsiniz. Doğum günü partinizde farklı farklı sunumlar ile daha eğlenceli bir görüntü elde edebilirsiniz. Çubuklu kurabiyeleri kovaya saplayarak parti sırasında misafirlerinize ikram edebilir, paketli kurabiyeleri hediye olarak verebilir hatta çok hoş bir kurabiye ağacı yapabilirsiniz.

Şeker hamurundan kurabiye yapmak için ihtiyacım olan tüm malzemeleri Bahçelievler'deki Akın Pasta Malzemeleri'nden alıyorum. Kurabiye kalıpları, şeker hamurları, süsleme malzemeleri, poşet, kurabiye çubuğu hatta kurdeleye kadar aradığım her şeyi burada bulabiliyorum. Pasta malzemelerinin cenneti Eminönü'nde ama bana uzak olduğu için alışverişimi buradan yapıyorum. Ne zaman gitsem kendimi kaybediyorum o ayrı:)





2 Ekim 2013 Çarşamba

Toprak İle Bu Senenin Son Yaz Tatili


Eylül ayının ikinci haftası son yaz tatilimizi yaptık. Bu tatil Toprak ile gittiğimiz ilk uzun soluklu otel tatili, son iki çocuksuz tatilimizdi:)


Gitmeden önce acaba oğlumun düzeni bozulur mu, yemek yer mi, uçaktan rahatsız olur mu gibi bir sürü endişeye kapıldım ama sonradan hepsinin yersiz olduğu gördüm. Ruhumun evhamlı yanı bir de hamile olunca iyice coştu:)


Eylül ayında Antalya'nın havası, doğası çok güzeldi. Manavgat'ın dalgalı denizi için aynı şeyi söyleyemeyeceğim o ayrı. Otel seçimimize gelince çok doğru bir tercih yapmışız. Günlerce çocukla, bebekle gidilebilecek otelleri araştırdım. Bebek dostu oteller arasından Ali Bey Club Park Manavgat'ı seçtik. Daha önce ben Toprak'a hamileyken gittiğimiz Güral Premier Tekirova'dan bildiğimiz bir konsept olduğu için içim çok rahattı.


Ali Bey Club Park Manavgat'ın bebekler için özel olarak düşünülmüş kum havuz alanı, çocuklara özel yemekleri, mini clubu, yeşilliği, otelin düz bir zeminde olması çok güzeldi. Hem büyükler hem de çocuklar için çok eğlenceli kaydıraklar vardı. Bir tek hamile olduğum için ben bu eğlenceyi yaşayamadım:(


Toprak gününü gün etti tek kelimeyle. Zeytin gözlüm doyasıya koştu, kumla oynadı, yüzdü, oynadı, dans etti, meyve yedi derken tatilimiz harika geçti. En çok kumlar ve kovası ile vakit geçirdi. O kovada mayosunu kaç kez yıkadı kim bilir.



İlk paketli dondurmasını babası sayesinde yedi. Annesi ev yapımı dondurma taraftarı tabii... Babaya buradan teşekkürler:)


Öğlen uykularını pusetinde uyudu. Deniz, güneş, havuz, kum onu epey yorduğu için bir de açık havada mis kokan ağaçların altında öyle güzel uydu ki bebeğim... Onun uyuduğu saatlerde ben de dinlendim, akşam üstleri de biraz kestirme yaptık beraber.


Akşam yemeklerden sonra ise çocuklar için düzenlenen aktivitelerde sahnede bol bol dans etti kendisi:) Kendini atmasın diye sahnenin bir ucunda ben bir ucunda Sarper nöbetteydik.


Bir de otelin düz ve uzun yollarında elimizi bırakıp bizim gittiğimiz yönün aksine bir koşuşu var ki, bizi gözden kaybedene kadar arkasına bakmadan kaçıyor, sonra da dönüp el sallıyordu sıpa:) Düz yollarda sorun yoktu ama havuzun kenarında bizi biraz peşinden koşturdu. Ben kendim de düşersem diye endişe ettiğim için sürekli Sarper'e "aman kaçtı, aman kayacak" diye söylenip durdum. Baba oğul birlikte çok güzel vakit geçirdiler. Benim de zor geçirdiğim ilk 3 aylık hamilelik dönemimin üstüne tatil çok iyi geldi.



Benim tatlı, minik maymunum ile bitiriyorum:)



Toprak'ın diğer tatil yaz tatili yazıları için buraya ve buraya tık tık...