29 Nisan 2014 Salı

Vuuu, Ka, Oğlum ve Artık BABA



Ve Toprak babasına "vuuu" , "ka" , "oğlum" yerine BABA demeye başlar:)

İki yaşına kadar konuşmayan oğlum bir kaç ay önce "anne" dedi ve kelimelerin arkası geldi. Birçok kelimeyi söylemeye başladı. Aylardır baba kelimesini duyunca motosiklet sevdasından dolayı  "vuuuu" diyordu. Baba = Vuuu yazım için tık tık. Sonraları tahminimce babasının kaskından esinlenerek ona "ka" dedi. Son zamanlarda ise babasından sıklıkla oğlum kelimesini duyan canımın içi ona "oğlum" der oldu. Hem de dudaklarını büze büze, tatlı tatlı:)

Geçtiğimiz hafta eşim birkaç gün şehir dışındaydı. Sanırım annemlerdeki ikinci gecemizdi. Yatmadan önce bezini değiştirirken televizyonda Survivor vardı. Ben de bunu kim izliyor oğlum diye sorunca Toprak BABA demez mi!  Meğer oğlum baba demek için bu zamanı bekliyormuş. Arka arkaya birkaç kez sordum her seferinde baba dedi hatta en sonunda çocukcağız baba diye bağırarak yanıt verdi:) Tabii bu anlar hemen ses kaydına alınıp babasına gönderildi, mutluluklarımıza böylece bir yenisi eklendi:)


4 Nisan 2014 Cuma

Toprak'ın Orman Hayvanları Temalı 2. Doğum Günü Partisi



Toprak'ın Orman Hayvanları temalı 2. doğum günü partisi ile tekrar buradayız:) Hamileliğimin son zamanlarına denk gelen oğlumun doğum günü hazırlıkları ardından da kızımın doğumu derken bir süredir paylaşımda bulunamıyordum. Bugün sevgili kızım uyurken, canım oğlum anneannesi ile gezmeye gitmişken 2. doğum günü kutlamamızı yazmaya fırsat buldum.

Toprak'ın doğum günü için daha önceden bu yazımda bahsettiğim gibi hazırlıklar yapmaya başlamıştım. Aslında Toprak 15 Şubat doğumlu ama doğum gününden 3 gün sonra doğum yapacağım için kutlama tarihimizi öne aldık.

2 Şubat Pazar günü oğlumuzun bu güzel gününü bizimle paylaşan herkese çok teşekkür ederiz. Hepimiz için çok keyifli bir gün oldu. Toprak arkadaşları  ile buluştu, oynadı, koşturdu, ömründe yemediği kadar tatlı yedi, balonlarla eğlendi, gönlüne göre bir gün geçirdi. İşte mutlulukla hazırladığım Toprak'ın iki yaş doğum günü partisi...

İyi ki doğdun Toprağım, iyi ki senin annen oldum! Seni kelimelerle anlatamayacağım kadar çok seviyorum bebeğim...



Gözlerini masadan ellerini ağzından alamayan doğum günü çocuğu:)




Günler öncesinden yapılan mum üfleme provalarının sonucu. Artık doğum günü denilince hemen mum üflemeye başlıyor yavrum.








Bu güzel günün mimarlarından, oğlumun anneannesi ve dedesi ile pozu. Gerçi Toprak yine başka yerlere bakıyor o ayrı:)


Oğlumun arkadaşları


 Zeytin gözlüm, iyi ki doğmuşun!


Abisinin doğum gününe karnımdan eşlik eden kızım...


 Oğlum, Oğlum!!!



Afacan Tatalar yan yana. "Tata" ne diyecek olursanız Can oğluma Tata diyor, Toprak da ona Tata diyor.


Hediyeler kapanın elinde kalıyor yazacağım ama hediyeyi kapan Can olsa da Toprak'ta kaldı:)


  Orman Hayvanları Temalı Doğum Günü Masamız

Birbirinden sevimli hayvanların süslediği Toprak 2 yaşında etiketli Cup Cakeler, Su Şişeleri, Minik Cam Kavanoz şekerleri, 2 rakamı ve T harfinden Şeker Hamurlu Kurabiyeler, Lolipoplar, Köpük Balonlar doğum günü masamıza renk kattılar. Uçan balonlar ise gün boyunca çocukların gözdesiydi. Camdaki 2 rakamı ise hem çok güzel bir dekor oldu, hem de şimdi oğlumun odasını süslüyor.
















24 Şubat 2014 Pazartesi

Kızım "Su" Doğdu:))



18 Şubat Salı günü ışıl ışıl bir günde minik kelebeğim Su Bebek dünyaya geldi. İkimiz de iyiyiz, güzel dilekleriniz için size şimdiden çok teşekkür ediyoruz...

Not: Bir süredir maillerinize ve yorumlarınıza cevap veremiyorum. Biraz daha buralarda olmayacağım, iki çocuklu hayata alışmaya çalışıyorum:)

Sevgilerimle
Deniz


20 Ocak 2014 Pazartesi

Toprak "Anne" Derse

Evet aylardır oğlumun bana anne demesini sabırsızlıkla bekliyordum...

22 ayın sonunda canım oğlum Toprak bana anne demeye başladı:)

Toprak "anne" demeye başlayınca dünyalar benim oldu!

Ben doğum iznine ayrılınca oğlumla tüm günü birlikte geçirmeye başladık ve daha ilk haftanın sonunda bebeğimin ağzından anne kelimesi çıkmaya başladı. Daha önce de bazı kelimeleri söyleyip sonra söylemekten vazgeçtiği için önceleri emin olamadım. Ama sonra her gün bilinçli bir şekilde bana anne dediğini duyunca rahatladım.

Oğlumun ağzından anne kelimesini duymak bambaşka bir mutlulukmuş, darısı baba demesini bekleyen eşimin başına:)


Hamilelik Günlüğü: 27-33. Haftalar

Hamilelik günlüğümde haftalar hızla ilerlerken ben yaklaşık 1,5 aydır olan biteni yazmamıştım. Bugün itibarıyla 33 haftamız bitiyor. Minik kızıma kavuşmak için yaklaşık 1 ayım kaldı sayılır. Çok heyecanlı günler bizi bekliyor:))

27. haftadan sonra kendimi biraz yorgun hissetmeye başladım. Bunda en büyük etken işe gelip giderken araba kullanmak daha doğrusu trafik kabusu oldu. Bunun dışında pek zorlandığımı söyleyemem. Bu arada 3 doktor kontrolüm oldu ve şeker yükleme testi yaptırdım. Şeker yüklemesini Toprak'tan biliyordum ama bu kez daha uzun süreli ve daha zahmeli oldu. 2 saat içinde 4 kez kanımı aldılar ve beni oturduğum koltuktan dahi kıpırdatmadılar. Açıkcası beni biraz korkuttular, şekeriniz çıkar, tansiyonunuz oynar, yanınızda kimse yok mu diye şaşırdılar. Neyse ki hiç sorun yaşamadan yüklemeyi yaptırdım ve sonuç iyi çıktı. Tatlılara devam:)

Kızım 28. Haftada 1400 gr olmuştu ve abisi gibi ters duruyordu. Bir önceki kontrolde yan yatıyordu, baş aşağı dönmek yerine kafasını iyice yukarı kaldırmıştı. Ben 28 haftada +5 kilodaydım. Hem çok hareketli olduğum hem de aşırı yemek yemediğim için bu kez pek kilo almadım. Ilk hamileliğimde bu zamana kadar 10 kilo almıştım.

32. Haftaya geldiğimde işte ve evde yorulduğum için doktorumun da tavsiyesi ile doğum iznine ayrıldım. Toprak'a hamileyken doğuma 12 gün kalana kadar çalışmıştım ama bu kez evde de benim ilgimi bekleyen bir bebek olduğu için izne daha önce ayrıldım. Is göremezlik belgesi almak için tekrar muayene olduğumda kızım yaklaşık iki kilo olmuştu ve baş aşağı yani normal pozisyona dönmüştü. Bize yüzünü göstermesi için çok uğraştık ama hanımefendi kendini doğuma kadar saklayacak sanırım, sadece kulağını görebildik.

Izine ayrıldıktan sonra evde dinleyebiliyor musun diye sorarsanız pek dinlendiğimi söylemem ama bunda hem Toprak'ın 2. Doğum Günü partisine hem de kızımın doğumuna aynı anda hazırlanmamın etkisi çok büyük. Ayrıca oğlumla doyasıya vakit geçirmek harika! Hazırlıklarım olur da bir gün biterse doğumdan önce biraz dinleyebileceğim inşallah...

Geçen hafta kızımın hareketlerini çok şiddetli hissettim ve bu şiddetli tepinmenin ardından karnımın üst kısmında bir yuvarlaklık hissetmeye başladım. Iki gün önce tekrar kontrolüm vardı ve üst kısımda hissetmeye başladığım şeyin kızımın kafası olduğunu gördük. Anlayacağınız yine ters durmaya karar vermiş minnoş. Bebek ters durunca anne için biraz daha zor oluyormuş gebelik ama ben aradaki farkı pek bilmediğim için rahatım:) Son günlerde oğlumu daha sık kucağımda taşıdığım için göbeğimde bazen ağrı hissediyordum. Acaba artık kucağımda taşımasam mı diye düşünmeye başlamıştım ama doktorum bunun tehlikeli olmadığını söyleyince rahatladım.  Son 1 ayda 1 kilo daha alarak rekora koşmaya devam ediyorum bu arada. Şuana kadar toplamda 6 kilo aldım. 

Artık yavaş yavaş uykularım kaçmaya başladı. Gecenin bir yarısı uyanıp acaba bebeğimin eşyalarını zamanında hazırlayabilecek miyim, oğlumun doğum günü hazırlıklarını tamamlayabilecek miyim diye düşünüyorum. Üstüne de sabahları işe gitmeye alışık olduğum saatte uyanıp uykumu iyice bölüyorum. Uykusuz geceler hazırlık şimdiden başladı anlayacağınız:)

 Hamilelik Günlüğü Yazılarım










3 Ocak 2014 Cuma

Eve Girmeye Direnen Toprak


Her akşam iş çıkışı annemlere gidip Toprak'ı alıyorum. Ben gittiğim zaman eşyalarını toparlamaya başlıyor, gideceğimizi anlıyor. Aslında arabaya bineceği için seviniyor. Arabanın anahtarını istiyor, motor sesi çıkarıyor.Sonra arabaya biniyoruz. Dedesi onu koltuğuna bağlıyor. Radyo kapalı ise alkışlayarak hareketli bir şarkı istiyor. Eğlenceyi seviyor oğlum:) Şayet müzik biter de reklam başlarsa hemen yeni bir şarkı için tekrar alkışlıyor. Zaten çok kısa bir mesafe olduğu için bu arada eve gelmiş oluyoruz. Artık hamileliğimde son aylara yaklaştığım , oğlum da ağırlaştığı ve kış modunda kocaman olduğu için pek kucağımda taşıyamıyorum. Elinden tutup eve doğru yürümeye başlıyoruz. Apartmanın girişindeki kedilere bakıyoruz, bazen kedimize götürmek için yaprak topluyoruz. Apartmanın giriş kapısını anahtarla açıyoruz ve sonra çıkmamız gereken sadece 14 basamak var. Bu basamakları çıkınca eve ulaşacağız. Ama gelin görün ki oğlum apartmanın girişindeki alandan bir türlü ayrılmak istemiyor. Kapının iki yanındaki camlardan dışarı bakıyor, sağa sola koşuyor ve çok mutlu oluyor. Bir süre bekledikten sonra ben onu eve çıkması için ikna etmeye çalışıyorum. Bir yandan kıyamıyorum ama eve de girmemiz gerekiyor. Dün akşam yine böyle dakikalarca kapıda durduk. "Kedi bizi bekliyor onun yanına gidelim, lego oynayalım" gibi hiçbir teklifimi kabul etmedi. Aksine bana bakıp kahkahalar atmaya başladı, bakınız yukarıdaki resim:) Biraz daha bu şekilde vakit geçirdikten sonra eşim bizi apartmanın girişinde buldu. Dakikalardır oradan gitmek istemeyen zeytin gözlü oğlum babası ile merdivenleri koşa koşa çıkmaya başladı. Böylece bir eve girme macerası daha sona ermiş oldu:)


2 Ocak 2014 Perşembe

Pınar Mermer ile 2-3-4 Yaş Semineri Notlarım 1. Bölüm

Toprak doğduğundan beri  severek takip ettiğim Pınar Mermer'in düzenlediği seminerlere 22 Aralık Pazar gününe kadar katılma şansım olmamıştı. Bu kez işlerimi ayarlayıp Miniaktivite'de düzenlenen 2-3-4 Yaş Seminerine katıldım. Seminerin 18-24 ay ve 24-36 ay bölümlerine girdim. 4 yaş için daha vaktimiz var ne de olsa:) Çocuğum büyürken bu seminerde edindiğim bilgilerden faydalanacağım kesin. Siz de Pınar Hanım'ın bizimle paylaştığı bilgileri merak ediyorsanız seminer notlarıma göz atmanızda yarar var:) Ayrıca seminer sonunda Özlem Ekenler ile "Farkındalık" çalışması yaptık. Farkındalık çalışması anneler-babalar için değişik bir deneyim oldu. Bunu da yazının sonunda anlatacağım.

18-24 Ay

18-24 ay aralığında çocukları olan anneler ve bir babanın eşliğinde ilk bölüme başladık. Herkes önce kısaca çocuğunun hikayesini anlattı ve birbirimizi merakla dinledik. Paylaşımlarımızın sonucunda "bunu sadece ben yaşamıyorum",  "sadece benim çocuğum böyle davranmıyor" demek ki diye çıkarımlarda bulunduk. Evet sevgili anneler yalnız değiliz:) Ve başka annelerle bir arada olup konuşmak bile insanı rahatlatıyor. Ben oğlum Toprak'tan yana bugüne kadar pek sorun yaşadığımı söyleyemem. Bu yüzden oğluma bir kez daha teşekkür ediyorum:) Ama aylar geçerken o da yavaş yavaş 2 yaş sendromunun sinyallerini vermeye başlıyor. Bir de çok kısa bir süre sonra bir kardeşi olacak. Bu yüzden burada edindiğim bilgiler bizim için çok kıymetli. Gelelim 18-24 aylık çocukların fiziksel & psikolojik özelliklerine ve onlarla iletişim kurarken nelere dikkat etmemiz gerektiğine:

  • Her çocuk farklıdır. Fiziksel özellikleri değişiklik gösterir. 
  • Bu dönemdeki bir çocuk yaklaşık 50 kelime kullanabilir. Canım oğlum Toprak hala konuşmuyor. Ihhh ıhh diyerek ve işaretle her istediğini anlatıyor. Bu şekilde devam ettiği sürece konuşmaya pek niyeti olmayacak. Bazen bir kelime söylüyor ama sonra onu da söylemekten vazgeçiyor. Oğlumun ıhhh diyerek anlattığı şeyleri onun yerine söylemeyerek bebeğimi konuşmaya teşvik ediyorum şimdi. Pınar Hanım'ın önerisi ile bir ay bunu deneyeceğim. Umarım ilerleme kaydedeceğiz:)
  • Küpleri üst üstü dizebilirler.
  • Artık nesneleri ağızlarını götürmeyi bırakırlar.
  • Taklit etmeyi çok severler. Biz evi silerken, süpürürken onlar da aynı işleri yapmak isterler. Bu durumlarda çok müdahaleci olmadan çocuklarımıza fırsat tanımalıyız.
  • Onlarla taklit oyunu oynayabiliriz. Çocuklarımız yemek yerken oyuncaklarını da masaya oturtarak oyuncaklarına yemek yedirebiliriz. Tuvalet eğitiminde de böyle oyunlara başvurabiliriz.Oyunlaştırmak çok önemlidir!
  • Tehlikeli davranışlarda bulundukları zaman onlara seslenmemize rağmen bazen bizi duymuyorlar. Böyle bir tehlike anında çocuğumuza "yapma" demek yerine "dur" demeliyiz. O anda yaptığı tehlikeli hareketi bebeğimizi sarsmadan, korkutmadan sonlandırmamız gerekir. Bazen elimizde olmadan panikle çocuklarımızı kaptığımız gibi havaya kaldırdığımız oluyor. Böyle yapsak bile ona hemen duygularımızı, neden böyle davrandığımızı anlatmalıyız: "Çok korktum" diyerek yavruya bir açıklama yapabiliriz:) 
  • Bu dönemde çocuklarımız boya kalemlerini kullanmaya başlarlar. Ben burada yaşadığım bir olayı paylaştım: Salonumuzdaki sandalyelerimiz tükenmez kalem ile boyanmış durumdalar. Hatta Toprak'ın odasındaki masası, sandalyelerinin altı çizimler ile dolu. Ne kadar kağıt versem de bunları boyamayı tercih ediyor. Meğer oğlum yaşadığı yere iz bırakıyormuş. Çizim yapması için ona bir alan tanımak ve başka bir yeri boyarsa her seferinde ona kendi alanını göstermem gerekiyormuş.
  • Pınar Hanım çocuklarınızı haftada kaç kere ormana götürüyorsunuz diye sorduğunda hızlı yaşam temposunda bunu çok sık yapmadığımızı fark ettik. Çalışan ebeveynler olarak hafta sonları ancak parka gidiyoruz ve özellikle kışın Avm'lerde çok zaman geçiriyoruz. Oysa temiz havada zaman geçiren çocuğumun rahatladığını ben de çok net gözlemliyorum. Ne zaman temiz hava alsa, enerjisini dışarıda atsa çok daha iyi iletişim kurabiliyoruz. Ve aksine Avm'de çok geriliyor. Avm'lerde çok fazla uyaran olduğu için çocukların öfke nöbeti geçirmelerinin çok normal olduğu öğrendik. Çocuğumuzun yaşadığı öfke patlamalarını not etmemizde fayda var. Bu notlara bakarak çocuğumuzun hangi durumlarda (Örneğin avm'de, çok yüksek sesle konuşan insanların yanında vs) öfke nöbeti geçirdiğini anlayabilir ve onu bu ortamlardan uzak tutarak öfke nöbetlerini önleyebiliriz.
  • Çocuklarımızı yetiştirirken ödül-ceza yöntemini kullanmamanın onları odada yalnız başına ağlatmamanın öneminden de bahsetti Pınar Hanım.  Çocuğunuzun sizin kollarınızda, güven içinde ağlayıp rahatlamasına ihtiyacı var!
  • Bu dönemdeki bir çocuğun oyun odağı 5-7 dakikadır. Bir oyuncakla bir saat oynamasını beklememeliyiz.
  • 18. aydan itibaren ayrılma - birleşme provaları yapmaya başlarlar. Başka bir odada oyun oynuyorsa arada gelip sizi kontrol edip oyununa geri dönebilir. Ben bunu yakın zamanda gündüz uykusunda yaşamaya başladım. Eskiden oğlumu yatağına yatırıp, öpüp koklaşıp odadan çıkardım. Şimdilerde bir süre orada kalmamı istiyor. Kendi kendine yatıyor, 5 dk. sonra kalkıp orada mıyım hala diye bakıyor. Orada olduğumu görünce uykuya dalıyor. 
  • Paylaşımı öğrenmeleri için bir sana bir bana oyunu oynayabiliriz. Bir sana, bir bana, bir kediye diye oyun oynayabiliriz.
  • 18. aydan itibaren bezi bırakmaya başlayabilirler. Ama  2-3 yaşa kadar iyi öğrenemeyebilirler. Burada önemli olan çocuğunuzun bezini bırakmaya hazır olduğunun sinyalini vermesidir. Eğer bezini bırakmak istemiyorsa çok ısrar etmemeliyiz.Freud'a göre eğer katı bir tutum sergilersek kişilik gelişimleri etkilenir. Tuvalet eğitimi sırasında onları korkutmamalı ve cezalandırmamalıyız. Bir de tuvaletini yaptığı zaman çok büyük tezahürat yaparsak kakasını çok değerli sanıp bize vermek istemezmiş:) Oğlum bir süredir kakasını yaptığı zaman bezini gösteriyor. Tuvalete oturmak,sifonu çekmek istiyor. Sonra da ellerini yıkıyor. Aslında bunlar bezini bırakmaya hazır olduğunun belirtileriymiş. Burada bir ANCAK diyoruz! Evet bunları yapıyor ancak çok yakında zamanda kardeşi olacak. Kardeşin doğumu ile birlikte çocukta bazı gerilemeler olabilirmiş. Örneğin bezini bıraktıysa kardeşinden göreceği için tekrar beze geri dönebilirmiş. Bu yüzden oğlumun tuvalet eğitimi için doğru bir zaman değil. Bir süre sonra evde altı bezli iki bebek olacak ama tuvalet eğitimi için artık yazı bekleyeceğim.
Seminerin ikinci bölümünde ise 2 yaş sendromunu bol bol konuştuk. Notlarımın 2. bölümünde 24-36 ay arasında çocuklar için bilgiler yer alacak. Daha ilk bölümü yeni tamamladım. Annelik, hamilelik, iş hayatı derken bu aralar biraz geç yazabiliyorum maalesef....



Ve gelelim Özlem Hanım ile yaptığımız Farkındalık çalışmasına: Günlük hayatta birçok şeyi farkında bile olmadan yapıyoruz. Dişlerimizi fırçalıyoruz, yemek yiyoruz, araba kullanıyoruz. Bunları yaparken şuan dişimi fırçalıyorum, diş fırçasını tutuyorum, fırçanın sapı yumuşak vs. demiyoruz. Hepimizin aklında başka başka düşünceler oluyor. Farkındalık ise bir aktiviteyi rutin olarak değil, olan biteni hissederek, farkında olarak yapmak. Biz de Özlem Hanım ile Çikolata Meditasyonu yaptık. Normalde paketini açıp saniyeler içinde yediğim çikolatayı önce paketini açmadan avuçlarımda hissettim. Sonra paketini açtım. Ortadan ikiye böldüm ve ağzıma attım. Çikolatanın tadını, kokusunu hissederek yedim. Hayatımda çikolatayı hiç bu kadar uzun sürede yememiştim doğrusu:)  Bu çalışmadaki amaç günlük hayatın içinde "ayık" ve " farkında" olmak. Günlük işlerimin arasında kendime birkaç dakika da olsa zaman ayırarak farkındalığımı arttırabilirsem ne mutlu bana:)